Ahlat Ağacı film incelemesi : Kuyudan çıkmayan o taş
Ahlat Ağacı incelemesi, yorumu, eleştirisi, konusu, yönetmeni, oyuncuları, The Wild Pear tree filmi, Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi, Ahlat Ağacı nedir? ne demek? gibi aramalarınıza yorumguncel.com’dan ulaşabilirsiniz.
Ahlat Ağacı (The wild pear Tree) filmi eleştirisi
Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi olan Ahlat Ağacı sanat filmi seven sinemaseverleri içine çekerken, sanat filmi sevmeyen insanların da bu kadar uzun film mi olur? Bu nasıl bir film saçma sapan hiç bir şey anladım gibi tepkiler vermesine yol açıyor. Filmin uzunluğundan bahsetmişken Nuri Bilge Ceylan, Tarkovsky’nin sinemasından etkilenmediğini yazmak olmaz tabi. Tarkovsky belki de Nuri Bilge Ceylan’ın bu kadar uzun filmler yapmasına sebep olmuştur. Şu bilgiyi de söylemeden geçmeyeyim. Nuri Bilge Ceylan bu işe aslında oldukça amatör başlamıştır Koza, Kasaba ve Mayıs Sıkıntısı filmlerini sadece bir kaç arkadaşıyla amatör bir ortamda çekmiştir. Fakat filmlerin işleyişi, kamera açıları ve basit detaylarla dev bir yönetmene dönüşmüştür.
Ağlat Ağacı filminin senaryosu nasıl yazıldı? nerede çekildi?
Nuri Bilge Ceylan genellikle Anadolu hayatını ele alırken yazılan senaryolar ne kadar kısa olursa olsun onları muhteşem filmlere çevirmeyi başarıyor. Nuri Bilge Ceylan film senaryolarını genellikle kendi yazmayı tercih ediyor zaten. Senaryosunu ise eşi ve filmde cami hocası rolünü oynayan ve aynı zamanda akrabası olan Akın Aksu’nun Ahlat Ağacı kitabından yola çıkarak birlikte yazmışlardır. Film ise Nuri Bilge Ceylan’ın memleketi olan Çanakkale/Çan’da ve Yenice’de çekilmiştir.
Ağlat Ağacı filmi oyuncuları
Filmin başrolünde Doğu Demirkol Sinan karakterini, Murat Cemcir Sinan’ın babasını Bennu Yıldırımlar ise annesini canlandırmıştır. Bunların yanında Hazer Ergüçlü, Serkan Keskin ve Öner Erkan gibi isimlerde filmde rol almıştır.
Murat Cemcir ve Doğu Demirkol’un rollerini oldukça iyi oynadığını söyleyebilirim. Filmde bizi bitmek bilmeyen diyaloglar, psikozlar ve aforizmalar beklemektedir. Kısacası baştan sona her sahnesi dikkatle izlenmesi gereken yoğun bir film…
Ahlat Ağacı Film değerlendirmesi
Gelelim film değerlendirmesine; başrol karakteri olan Sinan Sınıf öğretmenliği bölümünü okuyup atanma umuduyla memleketine geri dönmüştür. Memleketine döndüğünde karşılaşacağı sorunları önceden tahmin etmiş ve kendini hazırlamıştır adeta. Daha memleketine adım atar atmaz, babasından alacaklı olan kuyumcu yolunu kesmiş ve babasının borcu yüzünden mahçup olmasına yol açmıştır. Sinan oldukça açık sözlü ve insanlarla uyumsuz olan, kendi içinde huzursuz ve sıkıntılarıyla başa çıkmaya çalışmaktan yorulmuş bir gençtir. Eve döndüğünde kimse onu sevgiyle karşılamamış özellikle babası Sinan’a karşı oldukça ilgisizdir. Sinan’ın babası sürekli kumar oynayan ve bu yüzden herkese borçlanıp çevredeki insanların saygınlığını yitirmiş bir sınıf öğretmenidir. Emekli olup köye yerleşmeyi ve hayvancılık ile uğraşıp hayatının geri kalanını orada geçirmeyi iple çekmektedir. Sinan memleketinde bir kaç gün geçirdikten sonra yazdığı kitabı yayımlatmak için çareler tasarlar.
Belediye’ye başvurup şansını dener fakat belediye başkanı ilgilenmez ve onu başından savmak için hafriyat işleri yapan zengin birine yönlendirir. Sinan oraya gittiğinde ise ummadığı bir tablo ile karşılaşır. Hafriyat işleri yapan adamın sorularına ve gereksiz muhabbetlerine maruz kalan Sinan için artık tek çare bir yerden para bulup, parayla kitap basan yayınevlerine o kitabı bastırmaktır. Bir yandan da atanmak için sınavlara girer. Sinan’ın büyük umutlarla başvurduğu yerler onu büyük hayal kırıklığına uğratmıştır. Tabi ki Sinan bunlarla uğraşırken ailesinin kitaptan haberi bile yoktur….
Dikkat çekici kumar sahneleri
Sinan babasına karşı oldukça kızgın ve yaptıklarını anlamsız bulan, babasının ilgisizliğine de oldukça isyankardır ama bu durumu kabul etmek zorunda kalmıştır artık. Babasının kumar oynaması ailenin geçimini zorlaştırmakta bu yüzden de aile babasının kumar oynamasını engellemek için her yolu dener. Filmde ilgimi çeken sahnelerden biri de Sinan’ın babasının gençlerle birlikte at yarışı oynaması ve Sinan’ın da o gençlerden birine kendi yaşıtlarınızla takılın diye çıkışması oldukça gerçekçidir. Evi ile dedesinin köyü arasında mekik dokumaya başlayan Sinan, dedesinin evinde eski kitaplar bulup onları sahafa satıp kitap bastırmak niyetindedir fakat sattığı kitapların parasını ceketinin cebinden çaldırır. İlk olarak paraları babasının çaldığını düşünür babası da bu durumu anlayarak Sinan’ı denemeye başlayarak sorguya çeker…
Sinan son kozunu da oynayarak babasının köyde duran köpeğini satarak kitabı sonunda bastırmayı başarır. Eve geldiğinde kitabı annesine imzalayarak verir annesi bu durum karşısında gözyaşlarını tutamaz tabi ki. Burada annesine söylediği o söz ise bence çok önemli “Ben insanları bir türlü sevemiyorum, insanları sevmeyen biri ise nasıl yazar olacaksa artık “ diye sitem eder.
Kelimelere sığmayan şeyler var..
Filmde dikkatimi çeken o kadar çok detay var ki fakat hepsini sığdıramayacağım sanırım. Sinan kitabı bastırınca her şeyin biteceğini ya da hallolacağını düşünmüştür aslında bu duyguyu zamanında bende yaşamıştım kitap kimse tarafından ilgi görülmeyecek, hatta çevresinde onu çekemeyen insanlar olacak. Sinan bu durumu yediremeyecek falan filan. Bu yüzden Ahlat Ağacı filminin yeri bende çok ayrıdır ki beş defa izledim beş defa daha izlesem hiç sıkılmam.
Sinan kitabı bastırdıktan sonra bir süre daha köy ile oturduğu ilçe arasında gitgeller yaşar. Dedesini ziyaret eder köyde babasıyla beraber vakit geçirir, kuyudaki o taşı çıkarmaya çalışır. Bu arada Sinan’ın babası da Sinan’ın sattığı köpeğinin kaybolduğunu düşünüyor bir yandan da onu aramaya çalışıyordur tabi ki çünkü köpeğini çok seviyordur. Sinan ile babası arasındaki bu hesaplaşma aslında Sinan’ın çalınan paralarından gelmektedir.
Kuyudan çıkmayan o taş..
Sinan geçen zamanda daha bunalıp askere gitmeye karar verir. Askere gittiğinde ise babası emekli olmuş ve hayalini gerçekleştirerek tek başına köye yerleşmiş ve koyun beslemeye başlamıştır. Sinan askerden döndüğünde ise annesine satılmayan kitaplarını kalorifer dairesine koyduğunu ve gelene kadar ise kitaplar su ve nem içinde mahvolduğunu öğrenmiştir fakat Sinan bu durumu çok önemsemez ve galiba kitabından umudunu kesmiştir artık. Babası ise bu geçen zamanda Sinan’ın kitabını okumuş içten içe gururlanmıştır. Sinan babasının kitabını okuduğunu öğrenince babasıyla yakın olmaya başlamıştır artık. Hatta gizlice ağlamıştır bile. Sinan askerden dönünce duygusal bir boşalım yaşar adeta. Artık eskisi gibi değildir. Bir kaç gün babasıyla beraber köyde yaşar babasına yardım eder, beraber koyun besler ve muhabbet etmeye başlar. Tekrar kuyudaki o meşhur taşı çıkarmaya çalışsalar da bir türlü bunu başaramazlar kuyudan çıkmayan o taş ise Sinan’ın ve babasının hayattaki başarısızlığını simgeleyen bir sondur adeta…